KURTULUŞ VAKTİ
Şimdi Saadet!  
  ANA SAYFA
  SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI PROF. DR.NUMAN KURTULMUŞ
  BASINDA SAADET
  SAADET MÜZİKLERİ
  FOTOĞRAF GALERİSİ
  VİDEOLAR
  YAZILAR
  DUYURULAR-ETKİNLİKLER
  TARİHTE BUGÜN
  HAKKIMIZDA
  İLETİŞİM
Doç. Dr. Gündoğan ropörtajı

  Doç. Dr. Gündoğan ropörtajı 24.02.2009 
Genel Başkan Yardımcımız Gündoğan'ın Analitik Bakış'a verdiği yanıtlar...

Küresel mali krizin dünya ülkelerine etkisi günden güne büyürken, Türkiye de krizden etkilenen ülkeler arasında. Özellikle Batı ülkelerine nisbeten krizi daha sakin bir şekilde karşılayan Türkiye'de, krize karşı önlemler alınırken, kamuoyu da gözlerini IMF ile anlaşmanın çerçevesi, krizin ne zaman biteceği gibi soruların cevabına odaklamış durumda. Siyasi gündemin yoğunluğu sebebiyle gündeme fazlaca yer tutmayan ekonomik krizi, dünyada ve Türkiye'de artan işsizlik oranını ve IMF ile süren görüşmeleri, tecrübeli akademisyen Doç.Dr. Mete Gündoğan ile konuştuk. İşte Gündoğan'ın Analitik Bakış'a verdiği yanıtlar:

Analitik Bakış: Hocam, kamuoyunun en çok merak ettiği hususlardan birisi olan küresel mali kriz ile söyleşimize başlayalım. Sizce küresel mali kriz Türkiye'yi ne ölçüde etkiledi?
 
Öncelikle ekonomik kriz değerlendirmesini ikiye ayırarak yapmak lazımdır. Bunlardan birincisi ülkemizde uygulanan neoliberal politikalar ile gelinen  durum ve artı küresel krizin etkileri.

 Yatırımlardan ve harcamalardan kısıtlamalar, işsizlik, üretimsizlik, borçlar, ahlaki erozyon ve vurdumduymazlık hep bu çöküşün ya da krizin sonuçlarından birkaçıdır. Sosyo-politik etkileri daha da ağırlaşacağa benziyor.
 
Analitik Bakış:  Peki böylesine ağırlaşan etkiler sözkonusu iken Türkiye'nin krizi atlatabilmesi için alması gereken önlemler nelerdir?
 
Türkiyemiz krizin etkilerini konvansiyonel tedbirler ile atlatamaz. Yani bu zamana kadar kullandığı parametreleri biraz değiştirerek bu krizden kurtulamaz. Ülkemiz içinde bulunduğu ekonomik sistemi onarması gerekir. Ekonomik sistemimizde yapısal sorunlar var. Bunlar giderilmeden çıkış bulunması mümkün değildir. Örneğin reel sektör ile finans sektörü arasındaki bağ kopuktur. Bunun kurumsal olarak düzeltilmesi gerekir. Ha keza, ülkemizde bir bölüşüm sorunu vardır. Zenginler ile fakirler arasında devlet zenginler lehinde ayrımcılık yapmaktadır. Halbuki devlet tarafsız ve adil olması gerekir. Vergilendirmede de ciddi sorunlar ve haksızlıklar vardır. “Sahip olan”dan da “sahip olmayan”dan da vergi alınmaktadır. Pazarlarımızda monopol ve oligopol oluşumlar vardır. Kartelleşmeye karşı devlet güçsüzdür.
İşte bütün bunları çözecek ve ülkemizi bölgemiz ile birlikte güçlendirecek kendimize has milli bir sistem geliştirilmelidir. Çözüm bu doğrultudadır. Ve bu doğrultuda oluşacak bir irade için de çözüm çok kolaydır çünkü doğal olanı da budur. Bugün dünyadaki birçok bağımsız ülke bu yönde adımlar atmaktadırlar.
 
Analitik Bakış: Türkiye'nin kriz sürecinde IMF ile anlaşma yaparak, krizin etkilerini nisbeten hafifletmek gibi bir planı var. Bu noktada   IMF'le anlaşma konusunda sizce pürüz olan konular nelerdir? IMF'le anlaşmanın Türkiye'nin bugünkü ekonomisine getirileri ve zararları neler olabilir?
 
Burada IMF’nin kendisi başlı başına bir pürüzdür. IMF vb. gibi kurumları ciddiye almamızı gerektirecek hiçbir delil yoktur. Bunların bu zamana kadar iddia ettikleri tüm teoriler çökmüştür. Bitmişlerdir. Hatta, bunlarla konuşurken bunları azarlamak ve geçmişin hesabını sormak gerekir. Zaten küresel elitler IMF ve Dünya Bankası gibi kurumları yeniden yapılandırmayı düşünmektedirler ki bu da bizim haklılığımızı ortaya koyar. Dolayısıyla değişecek bir yapıyı, nasıl değişeceğini bilmeden niçin muhatap alıp da bizi bağlayacak bazı angajmanlara girelim ki? Her nasıl olursa olsun IMF ile girilecek bir anlaşma ülkemiz milli menfaatlerinin aleyhine olur.

Tabi burada başka bir dayatma var gibi geliyor bana. Derviş restorasyonu ile birlikte birçok yerli rantiyecimiz servetlerini dışarıya transfer ederek ülkemizde “yabancı” konumuna geldiler. Bunlar “yabancı” olarak IMF’yi kendi menfaatlerinin güvencesi olarak görüyorlar. IMF’yi kendi menfaatlerinin koruyucusu ve kollayıcısı yapmak istiyorlar ve onun için de Hükümeti bir an önce IMF ile anlaşması için sıkıştırıyorlar. Bu kesimin dışında IMF ile anlaşma yapılmasını bu denli isteyen başka bir kesim yok! Sn. Başbakanın bunları görmesi ve ona göre pozisyon alması gerekir.
 
Analitik Bakış: IMF'den bağımsız olarak Türkiye'de artan bir işsizlik oranı var. İşsizlik konusunda alınması gereken tedbirler nelerdir?
 
Bunların hepsi birbirleri ile iç içe geçmiş sorunlardır. İşsizliği aşmak için yatırım yapılması gerekir. Hem özel sektörün hem de devletin yatırımlara başlaması gerekir. Devlet özel sektörün giremediği ya da girmek istemediği alanlarda geçici bir süre için yatırımlar yaparak özel sektörün önünü açabilir. Sonra da belli ilkeler doğrultusunda o sektörden çıkarak inisiyatifi özel sektöre devreder.

Bunun için de faizlerin kaldırılması gerekir. İşte Japonya bunu yapıyor. Taiwan yapıyor. Karşılıksız borçlanmanın da durdurulması gerekiyor. Bunu bendeniz kısaca Borca Dayalı Para Sistemi’nin lağvedilmesi olarak ifade ediyorum. Herkesin bir geliri olmalı diyorum.Talebin de efektif hale getirilmesi gerekiyor. Yani insanlara para vermek ve onların gelirlerini artırmak gerekiyor. Örneğin işe memur ve işçi maaşlarını artırarak başlayabilirler.

İşte bütün bunları yapmak aslında oldukça kolaydır. Çünkü bunlar doğal ve basit olan çözümlerdir. Eğer bir şey doğal ve basit olmaktan çıkarılıyorsa o işin içerisinde oyunlar başlıyor demektir. Umarım oyuna gelmeyiz.
 


Analitik Bakış - 24 Şubat 2009

Şimdi Saadet!  
   
GÜNDEM  
   
Hava Durumu  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol